Eğitimde Yeni Bir Trend: Bahçe-Tabanlı Eğitim

Eğitimde Yeni Bir Trend: Bahçe-Tabanlı Eğitim

Özellikle Uzak Doğu ve Amerikan Eğitim Sistemlerinde sıkça kullanılan bahçe tabanlı eğitim metodu ile tanışmaya ne dersiniz?

Bahçe – Tabanlı eğitimin okullarda uygulanması fikir olarak bakıldığında oldukça pratik ve kolay gözükmektedir. Özellikle anaokulu öğrencilerinin doğa ile iç içe bağlanması ve yedikleri yiyeceklerin nereden geldiği ve nasıl yetiştiği ile ilgili görerek, yetiştirerek ve dokunarak öğrenmeleri, ekoloji hakkında bilgi sahibi olmalarını teşvik etmek ilerleyen hayatlarında onlara sürekli rehberlik edecek bilgiler sağlayacaktır.

Geçtiğimiz ay Amerika’da gündeme oturan Jane Hirschi tarafından yazılan Ripe for Change (Değişim İçin Hazır Olmak) kitabı konu ile ilgili olarak önemli uygulama adımlarını, konunun olumlu olumsuz detaylarını ve karşılaşılabilecek zorluklar ile olasılıkları bizlere sunuyor.

“Okul bahçeleri; çocukların erken yaşlarda akademik temelli konuları öğrenmeleri için bilimsel ve eğlenceli yollarla doludur.” diyen Hirschi, okul bahçelerinin bir öğrenme aracı olduğu fikrinin 19. Yüzyıla kadar gerilere gittiğini belirtiyor. 

Amerikan Başkanı Obama’nın eşi Michelle Obama ve bir grup arkadaşı 1995 yılında bir proje ile çalışmaya ilk adımlarını atarlar. Eğitim müfredatına entegre edilmiş bir okul gıda programı oluşturmak amacıyla harekete geçen ekip bu hedeflerine ulaşırlar.

Hirschi’nin kitabına göre bahçe-tabanlı eğitimde 3 temel kriter vardır ve başarı için değerlendirme bu 3 kriter üzerinden takip edilir. Bu kriterler:

  • Programa katılan öğrencilerin akademik ilgileri arttı mı?
  • Programa katılan öğrenciler sağlıklı gıdalar seçeneklerini tercih ediyorlar mı?
  • Programa katılan öğrencilerin doğa anlayışları ve algıları değişti mi?


Yapılan araştırmalar sonucu olumlu birçok sonuç elde edilmiştir. Jane Hirschi sonuçları şöyle özetliyor: “programa katılan öğretmenlerin raporlarından elde edilen veriler; öğrencilerin sınıf içi etkinliklere katılımlarında artış olduğu, bahçe ve ekoloji bilimine olan ilgilerinin arttığı ve araştırmaya yöneldiklerini göstermektedir.” Özellikle fen alanında öğrencilere müfredatın yanında birçok yeni veriyi pratiklerle elde ettirmesi programın farkını ortaya koymaya yetmektedir. Geleneksel yöntemin yerine ikame edilen bahçe-tabanlı eğitimde öğretmenlerin de öğrencilerini gözlemlemelerine daha fazla zaman ayırdıkları ve böylece öğrencileri yönlendirme de daha başarılı olduklarını ortaya koymuştur.

Sadece geçtiğimiz yıl programa katılan 40.000 öğrencinin ilgisi ve alakası dahi programın yararlarını gözler önüne sermektedir. Ayrıca bir başka göstergede ebeveynlerin özellikle annelerin program hakkındaki düşünceleridir. Programa katılan öğrencilerin annelerinin söyledikleri ortak bir cümle var: “çocuğum programdan sonra mutfakta bana yardımcı olmaya ve hatta yemek yapmaya özendi ve şuanda iyi bir aşçı olma yolunda ilerliyor.”

Hirschi isimler vererek bir çok örnek sunuyor bizlere. Akademik birçok ölçüyü de okuyucularına sunan yazar; geçtiğimiz yıl yapılan akademik araştırmaların sonuçlarını da bizimle paylaşıyor. Sonuçlara göre programa dahil olan öğrencilerin %80’inde matematik bilgi ve yetilerinde artış gözlenmiş, dil ve sanat yeteneklerinde ise %72’lik bir gelişme kaydedilmiştir.

Ekoloji biliminin “Yin ile Yang” Felsefesinin bir yarısı olduğunu dile getiren Hirschi; bahçe-tabanlı eğitimin öğretmen-öğrenci ilişkilerinde, öğrenci-okul ilişkisinde ve ebeveyn-öğrenci ilişkisinde yeni bir temele oturacağını dile getirerek kitabını noktalıyor.