Steinbeck’ten Genç Yazarlara Muhteşem Öğütler

Steinbeck’ten Genç Yazarlara Muhteşem Öğütler

“Birçok mükemmel hikaye yazdım. Fakat şansımı deneyip hikaye yazmaya başlamak dışında hikaye yazmakla ilgili hiçbir şey bilmiyorum.” diyor Steinbeck yazmaya yeni başlayacak genç yazarlara.

İşte John Steinbeck’in genç yazarlara tavsiyeler sıraladığı o meşhur mektup ve 5 öğüt.

Sevgili Yazar:

Stanford’daki hikaye yazma kursuna katılmamın üstünden çok uzun zaman geçmesine rağmen, o zamanki tecrübelerimi çok iyi hatırlıyorum. Kendimi güzel bir hikaye yazmanın gizli formülünü öğrenmek için hazırlamıştım ve gözlerim parlıyordu.

Tabi bu yanılsama çok kısa sürdü. İyi bir hikaye yazmak için sadece bir yol vardır demişti eğitimi veren öğretmen: “iyi bir hikaye yazmak”. Hikayenin nasıl yazıldığını görmenin dışında, iyi bir hikaye yazmak ancak yazıldıktan sonra anlaşılabilir.

Bize söylediklerine göre hikaye yazmak en zor biçimdi, bu iddialarına ispatı olarak da dünyada çok az güzel hikaye olmasını gösteriyorlardı. Hikaye yazmakla ilgili bize söylenen ilk kural çok basitti: Etkileyici bir hikaye, yazardan okura bir şeyler iletmeli ve bu iletilenler, hikayenin mükemmelliğinin ölçütü olmalıydı. Bunun dışında da herhangi bir kural zaten yoktur.

Bir hikaye etkileyici olduğu sürece herhangi bir şey hakkında olabilir ve herhangi bir tekniği ya da anlamı içerebilir. Bu kuralın bir alt başlığı olarak, bir yazarın ne söylemek istediğini yani ne hakkında konuştuğunu bilmesi gereklidir. Örnek olarak, hikayemizin özünü bir cümleye indirgemeye çalışırken, onu üç-altı ya da 10 bin kelimeye kadar genişletebilecek kadar iyi bilmeliyiz.

İşte hikaye yazmanın gizli formülü, gizli içeriği budur. Bundan fazlası yoktur ve biz yazarlık yolunda artık yalnızız. Yeni bir yazar olarak bazı  kötü hikayeler de yazmamız gerekiyor. Eğer mükemmelliğin tüm sırlarını keşfetmeyi umsaydım, benim çabama verilen notlar bana gerçekleri gösterirdi. Ve eğer adaletsiz bir şekilde eleştirildiğimi hissetseydim, yıllarca editörlerin takdirleri benim değil hocaların tarafını tutardı. Okulda yazdığım hikayelerin düşük notları yayınevlerince yüzlerce defa reddedilen hikayelerimde yankılandı.

Başlangıçta bu hiç adil gelmedi bana. İyi bir hikaye okuyabiliyordum, hatta onun nasıl yazıldığını biliyordum. Niçin ben böyle bir hikaye yazamıyordum?  Belki de iki hikaye birbirine benzemeye cesaret edemediği için okuduğum güzel hikaye gibi yazamıyordum. Yıllar geçtikçe, birçok mükemmel hikaye yazdım ve şansımı deneyip onları yazdığım dışında onların nasıl yazıldığını hala bilmiyorum.

Eğer hikaye yazmada bir tılsım varsa, ve ben bu tılsımın var olduğuna inansam bile hiç kimse bunu kuşaktan kuşağa aktaracak bir reçete haline getiremez. Formül, sadece yazarın önemli bulduğu şeyleri okura iletme dürtüsünde gizlidir. Eğer yazar bu dürtüye sahipse, bunu iletecek bir yol bulur. Bir hikayeyi iyi yapan mükemmelliği ya da bir hikayeyi kötü yapan hataları algılamalısınız. Aslında kötü hikaye dediğimiz, etkisiz olan hikayedir.

Yazdıktan sonra bir hikayeyi değerlendirmek çok zor değildir, fakat yıllar geçse de bir hikayeye başlamak beni ölüm fikri kadar korkutur. Korkmuyorum diyen yazar mutludur, fakat  vasat olduğunun ve iyi bir hikaye yazmaktan çok uzakta olduğunun farkında değildir.

Bana söylenen tavsiyelerin birazını hatırlıyorum. Bu tavsiyeler, aşırı heyecanlı ve bereketli yirmili yaşların coşkunluğunu hissettiğim ve tüm dünyanın yazar olmaya çalıştığına inandığım zamanlardaydı.

Bana söylenen şey; “iyi bir hikaye yazmak çok uzun zaman alacak ve hiç para kazanamayacaksın. Avrupa’ya gitmen senin için daha iyi olabilir.”
“Niçin?” dedim,
“Çünkü Avrupa’da fakirlik şansızlıktır fakat Amerika’da fakirlik utanç verici bir şeydir. Fakirliğin utancına katlanıp katlanamayacağını merak ediyorum.”

Depresyona girmek çok uzun zaman almadı. O zaman herkes fakirdi ve çok fazla da utanılacak bir şey değildi. Ve fakirliğe katlanıp katlanamadığımı asla bilemeyeceğim. Fakat hocamın bir konuda haklı olduğuna eminim.

Yazar olmak gerçekten çok uzun zaman aldı. Ve hala devam ediyor, ve yazar olmak asla daha kolay olamaz. Hocam bana onun öyle olmadığını zaten söylemişti.

John Steinbeck’ten yazmakla ilgili 5 muhteşem öğüt:

  • Hemen sonuca ulaşmak fikrinden vazgeçin. Her gün bir sayfa muhakkak yazın 400 sayfa yazmış bile olsanız günlük bu rutinden vazgeçmeyin. Bittiğinde bu size de sürpriz olacak.
  • Dilediğince ve hızlı bir şekilde yaz. Aklına gelen ne kadar şey varsa hepsini özgürce kağıda dök. Hikayenin tamamı bitene kadar asla geri dönüp düzeltme ve yeniden yazmaya uğraşma. Yeniden yazma denilen şey sadece bir bahanedir unutma. Akıcılık ve dilde yalınlık ancak aklın özgürlüğünde yazının kağıda aktarılması ile mümkündür.
  • Genelleştirmeleri unut. İsimsiz ve simasız bir izleyici kitlesinin karşında olduğunu unutma burası bir tiyatro değil ve kaçışın yok. Yazarken aklında olması gereken sadece tek bir okuyucunun senin kitlen olduğunu düşünmek. Ve o tek kişilik kitleye hitaben yazmak bu sana yazmanda doğru yolu gösterecektir.
  • Hikayenizde bir bölümün muhakkak olmasını istiyorsanız yazarken değil bütün hikaye bittikten sonra ona dönüş yapın. Ve kararınızı öyle verin. Çünkü bütün hikaye içerisinde o bölümün doğru olup olmadığını ancak sonunda anlayabilirsiniz.
  • Eğer diyaloglar yazacaksanız ve bu diyaloglarda sesler yüksek olacaksa, o zaman sadece konuşmaların sesi duyulsun diğer sesleri görmezden gelin.